Kendime Doğum Günü Hediyem :14 Mayıs!
Her yeni yaş insana bir şeyler katar, büyütür, renklendirir, canlandırır, hüzünlendirir en önemlisi mutlu hissettirir. Ama bu sene bunların dışında beni daha farklı bir kıvama getirdi. Farkındalık yarattı. Belki artık “37!” olmanın getirdiği bir şey, belki hayatın bana yaşattığı tecrübe bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey ne istediğimi çok net bildiğim! He bu arada ruhum yine cıvıl cıvıl 🙂 Galiba içimdeki çocuk hiç büyümeyecek. Büyümesin de zaten. Ben ne kadar yaş alırsam alayım, ruhum yerimde saysın. 20’liklere taş çıkartsın 🙂
Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına. Bu sene 14 mayısta Jüpiter balık burcuna geçiyor. Ben bilmem bu mecraları ama bilir kişi “Yasemin Orman” çok güzel olacağını söylüyor. Bende ondan bu enerjiyi alarak kendime harmanladım bu olayı. Bu sene evren benim için çalışacak 🙂 Dünya benim etrafımda dönecek. Ya “Senin etrafında dönerse, bize ne?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama bilmiyorsunuz ki “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” için. Ben güçlenirsem sen güçleneceksin, sen sevinirsen ben sevineceğim. Benim tecrübe edip, size yazdığım bir şey sizin aklınızın bir köşesinde kalacak. Gün gelecek size bir yerden dokunacak. Hayat hepimize farklı yüzünü göstermiş gibi olsa da bir yerden bizi yakalayıp, birbirimize bağlıyor. Ayrı ayrı çiçek olsak da beraber bir bahçe olup, renkleniyoruz.
Bugün kendimi, kendi dilimde anlatacağım sizlere! Bu da kendime doğum günü hediyem olsun.
Çok yaramazdım. Çocukluğum hep muzurlukla geçti. İyi ki öyle de olmuş hayatı tecrübe ederek, birinin yapma dediğini tam tersi “Yap” olarak anlayıp, doğruları kendime göre anlamlandırıp, istemediğim hiç bir şeye müdana etmeyip, Anne-babama kök söktürerek bu günlere geldim. Geriye baktığımda pişmanlıklarım yok değil ama iyi kilerim çok! Hoş o pişmanlıklar da olmasa beni ben yapmazdı. İnsanı aslında büyüten iyi anıları yada güzel tecrübeleri değildir aslında. Tam tersi insanı büyüten, kendine anlam katan olumsuz tecrübeleridir en çok. Çünkü bunlardan bir ders çıkarır, aklımızın bir köşesinde “Bunu bir daha yapmayacağım” cümlesini barındırırız.
Çocuk oldum, dost oldum, sevgili oldum, arkadaş oldum, ergen oldum, evlat oldum, öğrenci oldum, eş oldum, anne oldum en önemlisi insan oldum. Hayatta ne olduğumuzu bu günlere gelmek için; neler olduğumuzu düşünmek, bunların hangilerini sevdiğimizi anlamak, olmadığımız ama olmak istediğimiz kişi olmaya karar vermek lazım. Tabi bunu yıllarla tecrübe ederken içimizdeki o çocuğu da öldürmemek lazım. Galiba insanı kendine unutturan şey, içindeki çocuğu bastırmak ya da yok etmek…
Neden büyüdükçe kendimizi baskılıyoruz? Toplumun bizi yargılamasına izin veriyoruz?
Büyümek, yaşlanmak kötü bir şey değil ki, kendimizi bir kalıba sokuyoruz. Galiba kendini tanıdıkça sorgulama artıyor. Baskıyı kendimiz, kendi içimizde yaratıyoruz. Sonrada yarattığımız gerçeklikte kayboluyoruz. Korkularımızın büyümesine, bizi biz yapan karakterimize yeniliyoruz. Bunu da nerden anlıyorum derseniz, ara ara kendimi yaptıklarımla alakalı sorgularken buluyorum. Neyi sorguluyorum aslında dimi? Yanlış yaptıysam “Özür dilemeyi”, doğru yaptıysam ” Bunu bu yüzden” yaptım demeyi bilmek lazım. Kısacası şeffaflığı, çocukluğun getirdiği saflığı kaybediyoruz. Hata yapmayı kabul etmiyoruz.
Adı üstünde hata. İnsansın bu senin en doğal hakkın! Niye kendine kızarak zaman kaybediyorsun. Bunu düzeltmek için çabala dimi? Ama yok önce bunu inkar ediyorsun, sonra pişmanlık yaşıyorsun, sonra da iş işten geçti diyorsun. Hiç bir şeyin geçtiği yok yerinde duruyor be güzelim 🙂 Sen görmeyi bırakıyorsun sadece. Bitirmeden, vedalaşmadan bıraktığın daha doğrusu yarım kalan her şey bir gün yeniden seni buluyor. Günün birinde hiç olmayacak bir yerde “Ben burdayım!” diye sana gülümsüyor. Ben tecrübe ettim bunu emin olun; veda her şeyi değiştiriyor. Bir kere yolunuza devam etmenizi sağlıyor. Söyleyemediniz mi yazın bunu. Bir kalem kağıt alın, söylemek istediklerinizi kendi dilinizce karşınızdakine söylenmişcesine yazın. Ben öyle yaptım çok işe yarıyor 🙂 Bir kere mental olarak geride bırakmana yarıyor. Yaptığınız her şey için pişmanlığınızı yaşadıktan sonra “Aman canım sağolsun!” demeyi bilin kendinize.
Bir daha mı geleceksiniz dünyaya!
Tadını çıkarın bu hayatın. Yaşınızın gerektirdiği, cesaret isteyen her şeyi yapın ne olur…Her şey zamanında yapılınca anlam buluyor. Sabır göstermeyi bilin, hem kendinize hem karşınızdakine. Kim olursa olsun fark etmez. Arada içinde çılgınlık, çocukluk barındıran bir şeyler yapın. Mesela; yüksek sesle herkesin duyacağı şekilde şarkı söyleyin, dans edin. Biriyle saklambaç, yakalamaç oynayın. Korku filmi izleyin. Hayal kurun. Her gün hissettiğiniz duyguların dışına çıkın. Farklı olun. Şahsen ben öyle yapıyorum şu sıralar. İçimdeki çocuğun kendini göstermesinden korkmuyorum!
Özetle; İyi ki doğdum! Bu yazı da Kendime Doğum Günü Hediyem!
Siz de iyi ki doğdunuz! Bugün doğmasanız bile, bu yazı ile karşılaştıysanız siz de bugün kendinize bir hediye verin!
Hayatı sev, kendini daha çok sev!
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın öpüyorum sizi!