Organik de Ne Kadar Organik

Organik De Ne Kadar Organik

Organik de Ne Kadar Organik

Organik de Ne Kadar Organik ?

Eğer organik besleniyorsanız ve herkes bunu biliyorsa çevrenizde en çok duyduğunuz soru bu oluyor…

İnsanlar yediklerimizdeki kimyasallar hakkında düşünmek yerine bu soruya nedense daha çok yöneliyor. Organik de Ne kadar Organik? Şimdi sen onu organik diye alıyorsun ama gerçekten organik mi? Dünyanın parasını veriyorsun bu domatese ama ya manavdan alıp satıyorsa. Bu tarz sorular hatta alaylı imalar ile çok karşılaştım. Onun için bir önceki yazımda Hibrit ve GDO‘dan bahsetmişken bu yazımda da bu kadar sık karşılaştığım soruyu cevaplamak istedim.

İlk önce Organik ne demek?  Öncelikle lütfen üzerinde doğal, yada bunlar doğal diye satılanları organik olarak değerlendirmeyin-çünkü doğal demek eşittir organik demek değildir.

Organik tarım nedir?

Organik tarım; “İlaç vb. kimyasal maddeler kullanmadan yapılan üretim biçimi, ekolojik tarım” Türk Dil Kurumunun ifadesi ile organik tarımın açıklaması bu.

Organik tarım üretilme sırasında insan sağlığına zararı olan hiç bir kimyasal, ilaç, hormon veya ilaçlı gübre kullanılmadan yapılan tarımdır. Tohumun, yetiştirilme süreçlerinin, tarla koşullarının denetlendiği, hatta paketlemenin de denetlenerek yapıldığı, çevreye, doğaya ve insana zararı olmayan üretim şeklidir. “Organik” denince sadece tarım olarak bakmamak lazım. Organik ürünler gıda, kozmetik, temizlik ürünlerini de kapsar. Organik ürünlerin üretim süreçleri, paketleme, transfer dahil her aşaması kontrol edilmektedir. Bu aşamaları eğer uygunsa sertifikasyona tabi tutulmaktadır. Ürünün organik olup olmaması ile ilgili soru işaretiniz varsa o zaman organik sertifikasını sorabilirsiniz. Organik tarımda tohumdan size ulaşana kadar her aşaması ( tohum, yetiştirilmesi, toplanması, hasat, kesim, işleme, paketlemesi, etiketleme, depolama, saklama koşulu, taşıma ürünün bize ulaşmasına kadar olan bütün işlemlerde)  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yetkilendirdiği  kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarınca tüm süreçleri kontrol ediyor.

Organik TarımBir ürünün organik olduğunu üzerinde ki organik logosuna bakarak anlayabilirsiniz.

Organik de Ne Kadar Organik ?

Buraya kadar işin teknik ve terimsel kısmıydı. Zaten internete organik nedir derseniz bu ve bunun benzeri ifadeyle anlatılmış  binlerce sayfaya ulaşırsınız. Benim asıl değinmek istediğim nokta organik de ne kadar organik . Biliyorum herkesin merak ettiği noktada bu. Bu konuda yıllardır gerçekten deliliğin sınırlarında yaşayan biri olarak sizinle bu konu hakkında fikirlerimi paylaşmak için ben de sabırsızlanıyorum:)

 

“Ben sertifikasyon kısmına inanmıyorum, o iş o kadar kolay değil, yer altı sularından da kimyasal gelebiliyor ya da yakınında yüksek gerilim hattı geçmemesi lazım” gibi sınırlarınız varsa, iş kendiniz üretim yapmaya kadar gidiyor.

Ama mesela örneğin “tavuk”. “Ne olacak yaaa, salarım gezer” deyip geçmeyin. 5 yıldır Kapıdağ yarım adasında doğal hayattaki tilkilere, çakallara tavuk katkımızı bir bilseniz. İnanın ki her birine düşen yılık tavuk miktarı, bizim ailede kişi başına düşen tavuk miktarından daha fazla. Mesela ördek tadını unuttum ama sorsanız yıllardır ördek besliyoruz. Bizimki artık doğal hizmete girdi. 🙂 Biz besliyoruz doğal hayat yiyor…. Yapacak bir şey yok. Ben onu alayım kapatayım dedin mi o iş organik olmuyor. O tavuğun kendi gezmesi lazım, topraktan böceğini yemesi lazım, güneş görmesi lazım. O zaman mecburen salıyorsunuz. Ormanın içindeyse de arsanız bu sefer etrafta ki tavuk sever arkadaşlara kaptırıyorsunuz canım tavuklarınızı. İlk etrafını teller ile çeviriyorsunuz ama tavuklar o toprağı bitiriyor. Ne çim kalıyor ne başka bir şey bu sefer tavuklar beslenemiyor. Mecbur bu sefer yine salıyorsunuz ama yine etraftaki tilki ve çakal kardeşlere kaptırmamak için bir mücadele başlıyor.

Yumurtası deseniz o ayrı bir dert. Öyle yumurta yapsın diye özel yemlerden verirseniz tavuğa onun yumurtası organik olmaz. Veya tavuğa mısırlı yemden verirseniz de durum yine aynı. Bu iş çok emek isteyen bir iş, ona emin olun. Tarım kısmı ayrı bir eğlence. 🙂 Mesela pazardan para vererek aldığınız semizotu aslında tarlada kendi çıkan istenmeyen bir ot. O kadar çıkıyor ki; artık görmek istemiyorsunuz. Onları sıcak bir yaz günü domates tarlasında temizlerseniz o zaman insan organik tarım neden bu kadar pahalı çok iyi anlıyor.

Organik, verdiğiniz emeğin karşılığını böcekler yüzünden alamamak ya da sıcak hava yüzünden az almak. Organik, tilkilere çakallara emekle baktığınız ördeğinizi kaptırıp arkasından üzülmektir.

İlaç olmadığı zaman tarlada gözünüze kestirdiğiniz en güzel domatese tam ortada duran avucunuzun yarı büyüklüğündeki örümcek yüzünden ulaşamıyorsunuz. Bu arada her an yılana basma riskinden bahsetmeyeceğim. (Tabi Akdeniz bölgesinde olsak daha çabuk olacaktı ama yine de doğal sürecin yavaşlığı da etken) Size durumu şöyle özetleyeyim; Haziran ayındayız, mesela domates yemek için daha bekliyoruz. Bu arada tabi ki domates tarlasına dadanan son köstebeğimiz de işin sürpriz piyangosu oldu. En son ben İstanbul’a gelmeden önce bizimkiler ne yapacakları hakkında konuşuyordu. 🙂

Size işin doğrusunu söylemem gerekirse organik tarım gerçekten büyük emek. Tarım, üretim bunlar zaten emek ama organik kat kat emek. Organik, verdiğiniz emeğin karşılığını böcekler yüzünden alamamak ya da sıcak hava yüzünden az almak. Organik, tilkilere çakallara emekle baktığınız ördeğinizi kaptırıp arkasından üzülmektir. Organik, başlı başına bir iş. Bunun en garantili şekli kendinizin üretmesi. Gönül rahatlığı ile yemek istiyorum diyenler için yapılacak tek iş bu. Biz bu yolu seçtik ama hepimize yetecek kadar verim alabiliyor muyuz? yada bırakın hepimize bir aileye de yetiyor mu? Maalesef yetmiyor.Tarla ne verirse ona razı olmanız lazım. Bu sene az bezelye verdiyse ya ona razı olacaksınız yada geriye bağımsız firmaların denetlediği sertifikasyon sisteminden geçmiş üretiçilerin markalarına güvenmek kalıyor.

Kişisel olarak fikrimi söylemem gerekirse ben ,her organik markasını gördüğümüz ürüne gözüm kapalı güveniyor muyum? Hayır. Yıllardır yiyerek beli bir fikir sahibi oldum. Alıştığım sevdiğim güvendiğim markalar var. Çevreme tavsiye ediyorum ama buradan yazmayacağım çünkü sanki reklammış gibi algılanmak istemiyorum.

Organik Pazar diye her üreticinin ürününü gözüm kapalı almıyorum.

Bunun dışında İstanbul’da yaşayanlar için organik pazarlar oluyor. Organik tarım yapanlar bu pazarlara geliyor, siz de ürünlere taze taze ulaşabiliyorsunuz. Açık konuşmam gerekirse yine Organik Pazar diye her üreticinin ürününü gözüm kapalı almıyorum. Seçiyorum, bakıyorum, soruyorum, konuşuyorum. Mesela bizimkiler tohum almak için bir tanesinin yerine gitti. Gerçekten hani denir ya kuş uçmaz kervan geçmez aynen bu tabire uygun bir yerdeymiş. Bursa- Karacabey’de yoldan çok uzak,  git git bitmeyen toprak yollardan sonra ulaşılan bir tarla. Şimdi siz o üretim yerini görünce, o üretici ile sohbet edince güveniyorsunuz. Bizim sık sık aldığımız bir marka var. Organik pazarında da satıyorlar. Onlar şimdi Trakya’da tarlalarının yakınına ağaç evler yapacaklar. Konuştuğum zaman isteyen hafta sonu gelip kalabilecek dediler. Ücreti de çalışmak olacakmış. 🙂 Görmek isteyenler de, üretim kısmını da bu sayede görebilecekler diyorlar çünkü soruyorlarmış yerlerini. Şimdi size soruyorum istediğiniz zaman tarlasına gideceğiniz orada üretim sürecini görebileceğiniz bir organik üreticisine güvenmez misiniz?

Bu işin ucu gerçekten acık. Organik furyası ülkemizde 4-5 yıldır hızla büyüyor. Bunu suistimal edenler ne yazık ki var. Onun için size tavsiyem konuşun, sorun, dilerseniz üretim yerlerine gidin, araştırın ve en önemlisi etiket okuyun.

Ben mısıra güvenmiyorum organik dahi olsa. İçinde mısır unu yada mısır ile ilgili ne geçerse geçsin tüketmiyorum. Etiketleri okuyorum belli oranda da olsa kimyasala organikte de izin veriliyor. İnsan sağlığı için daha az tehlikeli ama yine de tehlikeli olan maddeler var.

Etiketler de “E” ile başlayan katkı maddesi okuduğum anda organik de olsa, üzerinde organik belgesi de olsa bırakıyorum.

Evet ne yazık ki organik demek sıfır kimyasal demek değil. Koruyucu maddeleri daha az da olsa yada insan sağlığına daha az zararlı da olsa organik ürünlerde de var. Çok bilirim; ürünü alıp, içinde şeker olduğunu okuyup, bıraktığımı. Lütfen etiketleri okuyalım. Yediklerimizin içinde ne var bilelim ve bilerek alalım.

Geçen gün eşimle müsli bakıyorduk. Bir aralar tükettiğim bir marka vardı, ne yazık ki artık gelmiyor onun yerine ne alabilirim diye.  Mesela ürün organik ama içinde şeker var. Bir tanesinde mısır unu vardı. Bıraktık, almadık. Onun yerine üşenmeden yine yulafımızı alıyoruz. Kendi aldığımız kuru kayısı, üzümü, inciri kesiyoruz. Hepsini karıştırıp onu yiyoruz. İçim rahat. Organik yaşamak istiyorsanız emek vereceksiniz ne yazık ki. Haftanın iki günü ekmek yapıyorum, en az 1 günü yoğurt ve her 1 buçuk gün kefirimi yapıyorum. Bu arada ekmeğimi ekşi mayadan yaptığım için onu besliyorum her 4-5 günde bir. Bu bir emek ama benim bedenim, benim sağlığım! Ailemin, eşimin, çocuğumun, sağlığı bu emeğe değer. Gün içinde aslında çok şeye vaktimiz var. Vakit yok diye düşünüyoruz ama elimizde ki telefonlarda instagramda gezmeye vaktimiz oluyor. Bunlara da var; yeter ki; isteyelim…

Üretebileceğiniz imkanınız varsa üretmek en güvenlisi. Ama o imkan yoksa; bu işi yapan doğru kişilere ulaşmak onlardan alışveriş etmek en güzeli. Sertifikalı büyük üreticiler de var. Organik ürünler satan mağazalar yaygınlaşmaya başladı. Migros Caarrefour gibi yerlerde organik reyonlar var. Buralardan da alabilirsiniz.

Bana organik beslenmeyen arkadaşlarım ” Organik de Ne Kadar Organik Gevher ? ” diye sorduklarında onlara sizin yediğinizden daha organik diyorum…

Hafta içi size cumartesi günleri olan organik pazarını anlatan bir yazı yazacağım. Belki bu Cumartesi kendiniz için bir değişiklik yaparsınız… Herkese keyifli haftalar.

 

 

Paylaş

More from Gevher Karacabey
Organik Pazar
Bu yazımda size Organik Pazar ‘dan bahsetmek istiyorum. İstanbul’un bir çok yerinde...
Read More
Join the Conversation

2 Comments

  1. says: huseyin

    merhaba yasemin hanim ben koyde buyudum yıllardır istanbul kargasasında yasam mucadelesı veren bırıydım.tesadufen bı arkadasıma yardım ıcın yanına gıttım biraz yardım ettım bu arkadasım koy urunlerı satıyodu ama sattıgı 100 urunden yalnızca 10 cesıdı gercek koy urunu dıger 90 tanesı carsıdan pazardan yarı fıatına alabılecegınız ama koy urunu dıye 2 katına aldıgınız urunlerdı.yanı cogunuz organık alıyorum dıye kandırılıyosunuz.ben bu ısı durustce yapmaya calısıyorum haftada 3 bazen 4 gun kastamonuda pazarları dolasıp koylu kadınların kendı evıne yaptıgı ve fazlasını sattıgı urunlerı toplayıp ıstanbulda dagıtıyorum.ama gordugum bız gercekten cok sahtekar olmusuz 3 kurus kazanc ıcın pazardakı 2 liralık domatesı bıle 6-8 liraya dogal dıye satabılıyoruz.ben bu isi yaptıgım ıcın koyden urun getırmek hem malıyetlı hemde haftada 3-4 gun dolasmak emek vermek ıstıyor.suslu ambalajına degıl guvendıgınız satıcıdan gercek urune para odeyın.kandırılmaktan ote saglıgınızdan olmayın.

Leave a comment
Leave a comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir