Hayatı Kullanma Kılavuzu
Durma, devam et hayal etmeye, o verandalı şömineli evi hayal et, içinde sana özel her şeyle. Çünkü insan hayal ederken güzeldir, umutsuzca isterken değil.
İnsan çimlerde sevişirken güzel. Sevişmenin kalp çarpıntısıyla göğü izlerken gözünün önünde atan onca nabız var ya. Tüm dünyayla sevişmişsin gibi, işte onlar güzel.
Dostlarını hayal et, hiç var olmadığı halde bir yerlerden gelen o müziği hayal et. Gerçekten var olur.
Mumları, lunaparkları, hatta fil ve zürafaları hayal et; hem de bir fotoğraf karesinin içinde. Gelmiş geçmiş ve gelecek olanları var et, hayallerinde. İnsana dair güzel ne varsa, şarabı, aşkı, anneyi…
Babanın kış günü geldiğinde getirdiği kış kokusunu, Arnavut kaldırımlarını ve onların arasından her defa fışkıran çimleri, akıp giden yağmurları, yağmur olan nehirleri ve denizleri, içindeki her şeyle birlikte hayal et! Ve sığdır onları yan yana, büsbütün, iç içe kendi güzel sonsuz kürene. Işığı hayal et, gündoğumunu, günbatımını ve piramitleri yadigar et senden sonra gelenlere. Kızılderilileri, sarı benizlileri, zencileri ve beyazları siyah beyaz hayal et.
Sonrası gelir, gelmez mi sanıyorsun? Sonrasını hayal et.
Sevgilini al yanına, bir balona binip yerin altında uçtuğunu hayal et. Alice’in diyarına git, oraya biraz kurabiye götür. İade-i ziyarete bir tabak sihirle gelir oradakiler. Bu kadar komşun varken onları ihmal etme. Yaşlandığın basık kürenin dışında olanları, nereden geldiğini ve nereye gittiğini bir dakika bile unutmasan yanına kâr kalır. Dinginleştiğin, dinginleşmek istediğin, trafikte bir kutuya sıkışıp kalıp bağrındığın her an, tek hücrelileri hayal et; al içine hepsini ve devam et.
Hem şu hatayı yapma: Tıngırdayan buzukiyi gürleyen davuldan ayrı tutma. Senfoni orkestrası nedir bildiğin halde, onun yaratılarını; o hayal sonucu ortaya çıkan harikulade titreşimleri, bir resimdeki kadını güldüren o gıdıklayıcı tüyü, birliği görmezden gelme. Etrafında ne olup bittiğini ancak öyle anlayacaksın. Bir tokat yediği halde diğer yanağını dönen o bilgeye bok atma be arkadaşım. Sevgiyi, yani var olan tek “şey” i görmezden gelme; geliyorsan da kayda değer bir yaşam bekleme, yolun çok uzayacaktır.
Düşmanının seni sevdiğini hayal et, nitekim bunu yapınca düşmanın olmayacaktır. Savaşmak, vurmak, kırmak, paramparça, unufak ve kanrevan harap bitap mı bırakmak istiyorsun; bunu önce hayal et.
Hayaletleri, hayaletlerini, ayın karanlık yüzünü hayal et.
Ellerinin uzayıp gittiğini, vücudunun yattığın yatakta dağıldığını; seni hiçbir duvarın tutamaz olduğunu, yürürken sürekli düştüğünü biliyor muydun? Pembe gökyüzünde bunları, mor gökyüzünde senden geriye kalanları hayal et.
Lenslerin gerisinde fotoğraf nasıl oluşuyor, bak bunu hayal et; ya da o kocaman makinalar nasıl yürüyor? Bilimsel olacaksan lütfen aptallığa düşmemeyi hayal et.
Aah, elbette, çocukluğunu, çocuklarını ve milyarların çocuklarımızı hayal et. Uçurtma falan uçursunlar, patlamış mısır yiyip, çikolataya bulansınlar; Truva atına bakıp da görkemi tanımadan hemen önce. Öyle bir hayal et ki babaları sen ol, Tanrı değil. Lütfen lütfen O’nun baban değil sen olduğunu unutma, şah damarının oralarda.
Yeşilçam’ı hayal edebilirsin ya da Hint filmlerini. Var olması imkansız olmadığı için tüm renkleri hesap et!
Tilki olmayı, porsuk olup odunlardan baraj yapmayı ve elbette martı olup uçmayı hayal et, ettir.
Hayatı Kullanma Kılavuzu
Önce hayal et, sonra da dans et.
Tanrı öyle gelir.