Bir Kadının Gözünden Erkek Nedir?
Uzun bir süredir ortalarda gözükmüyorum diye ara verdiğimi, kırlent abilerle barıştığımı düşünmediniz dimi?
Emin olun o kadar tatlı değilim 🙂 Hayat mücadelesi, bir şeyleri düzene sokma derken ancak kendime gelebildim desem… Bir de sizin için malzeme biriktirdim. Hoş konu “kırlent” olunca çok malzemeye gerek yok. Evrenin, hayatın onlara verdikleri belli, hayattan almak istedikleri de belli. Kısacası malzeme belli diyelim. Bazen düşünüyorum biz gibi olmak mı iyi, onlar gibi olmak mı iyi? Az sorgulamak, az düşünmek, az hissetmek, baktığında kendine az yükleniyorsun bence hayatın tadını çıkarmada bizden daha iyiler kabul edelim. İyi dediysem sakın insani normlarda onlara yaklaşımda bulunacağımı düşünmeyin.
Evet geldik mi fasulyenin faydalarına. Ingmar Bergman’ın “Benim anlattığım ile senin dinlediğin aynı şey değildir.” sözüyle bahisleri açıyorum. Neden bu kırlent abiler söyleneni anlamazlar. Neden “özür diledim ama” deyip tüm geriye dönük yaptıklarının silinmesini beklerler. Neden belli bir zaman aralığında çamaşır gibi sirkelenmeleri gerekir ki; jilet gibi olsunlar. Okumuşuyla okumamışı, genciyle yaşlısı, çirkiniyle yakışıklısı hepsi aynı bu cici abilerimizin. Acaba testosteron hormonundan mı kaynaklanıyor? Bu hormonun algıyı ve zekayı baskıladığını düşünüyorum. Yoksa hepsi tek tip olamaz. Hepsi konuştuğun her konuyu sadece bir noktada algılayıp ya da hiç algılamayıp hiçbir şey olmamış gibi tepkisiz bir şekilde devam edemez. Bir yerde ciddi bir kimyasal bozukluk var. Niyet ettim çözeceğim 🙂
Bir kadın ve bir erkek anatomik olarak çok farklı kabul ediyorum.
Ama arkadaşım aynı dünyada yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz, aynı şeyleri yiyip içiyoruz. Galiba erkekteki sentezlenme olayı eksik. O kısım maalesef yok galiba. Bir hikayeye anlatayım size…
Yeni bir çift, çiçeği burnunda heyecanlılar. Erkek kızı bulduğu için mutlu, kalp kalp bakıyor. Onu mutlu etmek için el divan kol pençe. Kız biraz geri duruyor, mesafeli malum ağzı yanmışlığı var. Kırlent abinin ilgisi, kızı tavlama çabası, kızın söylediğini havada kapıp daha cümlenin sonu gelmeden olayı icraata dökmesi derken cici kızımız kırlent abinin diğer cinslerinden farklı, daha insan olduğunu, hatta ve hatta “bu sefer oldu bu iş galiba!” diye düşünmesine sebep oluyor. Başta çıkarmış olduğu tırnaklarını yavaş yavaş gizlemeye, içindeki sahiplenme ve sevgi duygusunu göstermeye başlıyor. Ama bilmiyor ki; insani davranışını göstermeye başladığında kırlent abinin tabiatı değişecek. Bir dip not bırakmak istiyorum şuraya; “Sevgi” kavramı adamın tüm dengesini bozuyor, iyilikten maraz doğar cümlesini doğuruyor. Cici kız sen niye abiye insan gibi davranıyorsun anlamaz ki o. Senin davranış şeklinin değişmesi onun doğal haline dönmesini sağlıyor. Doğal halini anladınız siz; adını koymuyorum.
Neyse… Cici kızımız sevgisini göstermeye, ilgilenmeye başladığı anda o kalp kalp bakan kırlent abi 40 yıllık evli moduna bürünüp çok basit olan “Günün nasıl geçti?” sorusunu bile sormaya üşeniyor. O güzelim insani erkek evladı yerini terk edip, tahtını kırlent abiye bırakıyor. Cici kızımız bu moda aşikar olup, bildiği bir senaryo olduğu için şaşırıyor mu bu duruma; şaşırmıyor. Ee bilin bakalım ne oluyor? Bu davranış şekline alışık olan cici kızımız hemen toparlanıp, bu filmi tekrar izlemeye tövbeli olduğu için kırlent abiye bağırmadan, çağırmadan ama mecazi tokatın hakkını vererek konuşmasını yapıyor ve kilit cümle olarak “ben böyle bir ilişki istemiyorum, istersen ayrılalım” diyor. Tabi kurulan cümle değil, uygulanan hareket kırlent abilere daha fazla etki-tepki ettiği için konuşmadan sonra cici kızın aramaması, sormaması ona dair hiçbir şey yapmayıp tepkisiz kalması, konuşmanın lafta olmadığını hissettirmesi bir panik ortamı yaratıyor. Sonuç kırlent abi tutuşup eski moduna geri dönüyor.
Peki soruyorum size gerek var mıydı buna? — Bir Kadının Gözünden Erkek Nedir?
İlla ki kırlent abilere mi benzememiz lazım onların “insani” olabilmesi için. Ne kadar köfte o kadar ekmek mi yani…
Üzülüyor muyum, seviniyor muyum, bilemedim gerçekten. Hepsinin aynı olması bir taraftan güzel, onları tanımak için vakit kaybına gerek yok. A’sı da B’ de hepsi aynı. Diğer taraftan hep cadı modunda mı olmamız lazım onların istediğimiz kıvamda kalabilmesi için?
Cadılığı seven vardır belki ama bana gerçekten zor geliyor. Hayata dair her şey revize olup, değişiyorken onların tarihi eser modunda kalması bize reva mı 🙂 Demiyorum ki; çok tatlı bir insan olsunlar. Azıcık insan olsun kırlent abiler, razıyım. Bu yazdıklarımı bir okusalar beni kesin topa dizerler ya da eski zamanlardaki gibi kazana atıp kaynatırlar. 🙂 Aman atın ölümü arpadan olsun, huyum kurusun ben de böyleyim. Ahtım olsun onlar değişmeden ben de değişmeyeceğim ve sesimi de kısmayacağım. Malum çok seslilik güzel şey…
Güzel bir kırlent abiye denk gelirseniz yazın bana merakta bırakmayın deyip, sizleri kocaman öpüyorum.
Kırlent abilere de sonsuz reveranslarımı sunuyorum…
Hala Yasemin’in Dolunay yazısını okumadıysanız, tavsiye ederim. İletişim’den bahsediyor. Buraya
ekledim.
Hayatı sev, kendini daha çok sev!
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın öpüyorum sizi!
Bir Kadının Gözünden Erkek Nedir?