Kanadı Kırık Kuşlar
Bazı kitapların hafızanızda bıraktığı izler, hissettikleriniz tarifsizdir. Kitabı başından sonuna kadar yaşayarak okursunuz hatta yaşamak bir tarafa uzun bir süre etkisinde kalırsınız. Bunlardan biri “Kanadı Kırık Kuşlar”.
Kitap okumayı sevmeseniz de, emin olun bir solukta okuyabileceğiniz, içinde her şeyi barındıran bir roman. Çocukluktan ölüme kadar birbirlerini yormadan seven bir çiftin gerçek aşk hikayesine, hem Türk tarihine hem de Dünya tarihine, bir ailenin hayatta durma çabasına, isyanlara ve son dönemlerde hepimizin eksikliğini hissettiğimiz Atatürk sevgisine… Kısacası herşeye dokunuyor.
“Olur mu! Ben Türk’üm.”
“İstanbul’da yaşamakla Türk olunmaz Susy.”
“Anne, Atatürk’ün kızıyım ben.”
Ayşe Kulin’in kaleme aldığı üslubunun hiç yormadığı, yalın sade bir dille anlattığı muhteşem bir kitap; Kanadı Kırık Kuşlar ! Kitabı size anlatmamak için kendimi ne kadar tutsam da , ufak ufak kitapla ilgili bilgi versem size bir zararı dokunmaz herhalde.
Kanadı Kırık Kuşlar ‘da kendi tarihimizin bilmediğiniz yüzünü göreceksiniz.
1930 yıllardan başlayan ve günümüze kadar gelen 4 kuşağın hayat öyküsü… Başarılı bir doktorun Alman rejiminden kaçışı (mecburi) ve Türkiye ile yollarının kesişmesi. Türkiye’nin savaş yaralarını sarmaya çalışırken dimdik ayakta durmaya çabaları. Kendi mücadelesiyle uğraşırken bir çok insana vatan olarak kucak açışı. Parası olmayan bir ülkenin bilimsel olarak kendini geliştirmek için üniversiteler kurma çabası ve Ankara’nın nasıl inşa oluşu. Tabii kalbe en güzel noktada dokunan iki ayrı kültüre sahip çocukların beraber büyümesi. Farkında olmadan sevgilerini de içinde büyütmeleri ama hissettiklerini dile getirememeleri ve bir isyanın onların aşkına tercüman olmasıyla bir ömür süren aşk hikayesi. Bu aşka en yakın şahit olan herkesin sonsuz saygısını kazanan madam. Farklı yerlere giden hayatlar. İhtilaller, isyanlar, hükümetler ve yeni bir hayatın başlangıcı. Bu yeni başlangıcın meyvesi bir kız. Onun hayata tutunması ve kalbinde sevgiden başka hiç bir şeye sahip olmayan bir çiftin torunları Esra’nın yaralarını sararak büyütmeleri. Tabii ki dört kuşağın da Atatürk’e olan hayranlığı ve sevgisi…
Sizi meraklandırdığımı umarak, kitapla alakalı daha fazla yorum yapıp, ipucu vermek istemiyorum. Sizin okuyarak hissetmenizi istiyorum. Benim gibi sizde de iz bırakmasını, kalbinize dokunmasını istiyorum. Bu ülkenin nelere göğüs gerdiğini, farklı din ırka sahip insanların isteseler, aslında nasıl tek vücut olabileceklerini görüyorum. Merhametin ve iyiliğin gücünün insanlardaki etkisini hissedebiliyorum. İnsanların ne zorluklarla başa çıkabileceklerini, umut ışığının sonsuz olabileceğini anlıyorum. Elimizdeki imkanları unutmadan şükredebilmeyi istiyorum.
Geçmişin yaraları kanattığını, geleceğin merhem olduğunu görüyorum. Ne olursa olsun yaşamanın değer olduğunu biliyorum. Bu hisleri sizinde hissedebileceğini umuyorum.
Her sayfada kendinizden bir parça bulacaksınız, tebessüm edip çoğunlukla hüzünleneceksiniz bu kitapta. Ve bir çırpı da okuyacaksınız. Kitabı bitirip yine aynı tat da kitap okumak isterseniz aynı yazarın (Ayşe Kulin) Sevdalinka kitabını da okumanızı tavsiye ederim. Yazarın bütün kitapları çok güzel aslında. Tüm kitaplar güzeldir neticede. Hepsinde farklı anlatım şekilleri bizlere farklı dünyalar sunuyor ama ben yine de okurken beni yormayan, tarihe dokunan kitapları daha severek okuyorum. Mutlaka yeni bir şeyler katıyor bana. Hele ki; televizyonda izlenecek hiç bir şey yokken (ben izleyecek hiç bir şey bulamıyorum) kitap okumanın tam zamanı!
Keyifli okumalar…