25 Ekim 2022 Akrep Burcunda Yeni Ay, 13:49 ‘da gerçekleşiyor. Hemen takibinde ise 25 Ekim Akrep Burcunda Parçalı Güneş Tutulması 14:00’da gerçekleşiyor olacak. Tamamlayıcısı veya rol arkadaşı Boğa Burcunda Ay Tutulması ise, 8 Kasımda gerçekleşiyor olacak.
Bir kaç gündür bakıyorum haritaya… Uzun uzun…Harita enerjilerini yakalamak istediğimde böyle çalışırım. Uzun uzun seyrederim.
Tutulmalar önemlidir çünkü. Karma ile ilgilidir. İnsanların hayatındaki en önemli olaylar genelde tutulmalar ve çevresinde olur. Sadece bireysel değil, dünyada bir çok sarsıcı olay Tutulma ve etki süresinde gerçekleşir. Bunun sebebi tutulmaların Astrolojik olarak karmaları tetikleyen Güney Ay düğümü veya Kuzey Ay düğümüne kavuşarak gerçekleşiyor olmasıdır. Kuzey Ay Düğümlü tutulmalar gelecekle ilgili konular için değişime iter, Güney Ay düğümlüler geçmişle ilgili.
Belirteyim Güney Ay Düğümlü bir tutulma. Saros serisinden… Eşliği 14 Kasım 2004′ te yaşanmış. O yıllarda esiyordum affedersiniz… Haritaya bir kaç kez baktığımda da ” Yase, hakkını yiyemem, şahane şeyler yazıyorsun, kalemin çok iyi!” deyip durdum.
Kendi çapımda sadık bir takipçi kitlem vardır ve bilinir ki; özgüvensizlikten kendimi gömer dururum çokça. Şaka değil, gerçekten özgüvenim çok düşüktür. Haritaya baktıkça kendimi sevmem değişik geldi. Güzel bir şeyler olacak hissi oldu. His sadece tabii… Devam ediyorum.
Sonra başka bir gün; hiç iyi şeyler hissetmedim. Bu yazı kimseyi motive etmeyecek, üzecek galiba dedim. Vazgeçme enerjisi geldi… Yazmak istemedim bir anda.
Sadece ilgililer için;
- Dolunay haritasının yükseleni Oğlak Burcu
- Plüton tam yükselen çizgisinin arkasından yükselen ile kavuşumda
- Ay ve Güneş, kavuştukları Venüs ile beraber haritanın 10. Evinde, Yükselen’ in tahtı olan evde, Akrep Burcunda yer alıyorlar.
- Harita yöneticisi konumundaki Satürn, Tutulma haritasının birinci evinde.
- Hala Hava Üçgeni gökyüzünde aktif.
- Uranüs, Kuzey Ay Düğümü ile beraber, doğal olarak Tutulmaya karşıt pozisyonda.
25 Ekim Akrep Burcunda Parçalı Güneş Tutulması
Vazgeçmek… Buna takıldım.
Hiç, her şeyin sorumluluğundan vazgeçmek istediğiniz olmadı mı?
Hani hiçbir şey yapmak istemediğiniz, yaşamın her anını hatta annenizin babanızın sizi neden bu lanet olasıca dünyaya getirdiğini sorguladığınız, yere düşüp; değil kalkmak, kaldırılmak bile istemediğiniz, keşke artık devam etmese ve iki seksen uzansam burada dediğiniz, hep sarhoş kalmak istediğiniz, sadece televizyona bakıp koltukta çakılı kalmak istediğiniz olmadı mı?
Sorumluluklarınızın tamamından kurtulmak istediğiniz olmadı mı hiç? Hatta sorumlu olma lafına bile öfke beslediğiniz?
Hiç tamamen yok olmak istemediniz mi?
Tüm varlığınız ve bedeninizle hiç olmamış, dünyaya getirilmemiş olmayı dilemediniz mi?
Anne ve babanızın yakasına yapışmak istemediniz mi hiç? “Amacınız neydi?” diye sormak istemediniz mi?
Kaybetmenin acısının göğsünüzü kapladığı olmadı mı hiç?
Hiç reddedilmenin kızgınlıkla karışık üzgünlüğünü hissetmediniz mi?
Hiç en sevdiğiniz ellerinizden çekilip gitmedi mi? Ve sizin kifayetsiz kaldığınız o an hiç olmadı mı? “Gitme!” demenin faydasının olmadığı…Hesabını bile soramadığınız bir an…
Canınızın çok yandığı bir an, ameliyathane ışıklarına küfrettiğiniz olmadı mı hiç?
Başınıza gelen bazı trajik durumlar sadece sizin başınıza geliyormuş gibi hissetmediniz mi hiç?
Kelimelerin boğazınızda düğümlendiği… Susmak zorunda kaldığınız mecburiyetleriniz olmadı mı hiç?
Hiç en sevdiğiniz arkadaşınızdan kazık yemediniz mi?
Hiç aşık olup terk edilmediniz mi?
Hiç sevilmediğinizi hissetmediniz mi?
Hiç sarılamayacak kadar yaralanmış hissetmediniz mi veya yaralanmadınız mı?
Hiç başarısız, çaresiz, yalnız, kırgın, kızgın, öfkeli, çok öfkeli olmadınız mı?
Ve bunların tamamını geride bırakmak istediğiniz, yarına dahi ümidinizin kalmadığını bir an olmadı mı?
Ve hiç, gerçekten hiç, yaşamdan vazgeçtiğiniz olmadı mı?
Yaşamaya hoş geldiniz.
Akrep Burcunda Parçalı Güneş Tutulmasının Burçlara Etkileri Nelerdir?
Ötenazi yasal olsa, sıranın ilk başında olacaklardan biri olarak içtenlikle söyleyebilirim ki; benim vazgeçtiğim çok oldu.
Akrepsel bir Tutulmayı anlatmak bana hiç yabancı değil. Çünkü ben Ay Akrep burcuyum. Benim içim paramparça. Neresini toparlasam diğer tarafı elimde kalır. Mübalağa ederim sananlar yanılır. Öyle olmasından çok, öyle hissetmem ya mesele.. İnsanın içinin kanıtı olmaz.
Çokça Akreplikten geçmiş biri olarak diyebilirim ki; onca geçen yılın ardından, insan kaç yaşında olursa olsun, elinde kalan tek şey yalnızlığı.
Ve nefesi yetenin borazancı başı olduğunu düşünürsek, vazgeçme yüreği ancak ölümü başaranlardaysa eğer…Ve biz dünyalılar, dini inanışlar, poponun yetmesi, Yusuf Yusuf, aklıbaşındalık… Adını ne koyarsanız koyun, bir sebepten, oyuna dahiliz yaşadıkça.
Ve oyun devam ettikçe de oynamaya, devam etmeye, yaşamaya mecburuz.
Buradan sonrası malum; “tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakmak”.
25 Ekim Akrep Burcunda Parçalı Güneş Tutulması tam “o an” işte…Vazgeçmek istediğin an. Yıllardır biriktirdiğin her şeyi, özellikle acıklı, kırıcı, saklamak istediğin, hatırlamak istemediğin her şeyi hatırladığın an. Ve bu büyük anımsama, acı ile beraber, denizin altındaki tüm pisliğin su yüzüne çıkması… Adete yaşam müsilajı… Seçenekler belli; nefesi yeten borazancıbaşı… veya ayağa kalkıp bunların tamamını temizleyeceksin!
Hepsi senin sorumluluğun. Almak istemiyor musun? Kapı orada, çıkabilirsen. İki kapılı han. Bildin?
O zaman artık zevk almaya bakacağız.
Bolca mübalağa ve teşbihten geldiğimiz noktada, artık her şeyi geride bırakma vakti. Kolay değil, hiç de olmadı. Ancak güzel günler yaşamanın bedeli, ağırlıklardan kurtulmak. Ne kadar da kirlettik içimizi…
Ne kadar da kirlettik içimizi…
Bu yazıyı hayata geçirmeye çalıştığım sabah; 21 Ekim sabahı, hiç beklemediğim bir hayal kırıklığı yaşadım. Beklemediğim birinden. Daha önce de yaşamıştım ama son yıllarda epey azalmıştı. Nasıl kötü geçti tüm gün, anlatamam. En sevdiğim şeyleri yapmaya çalıştıysam da, enerjimi sürekli pozitife çevirmeye çalıştıysam da olmadı. Ummadığım taştı arkadaşım. Malum baş yardı. Bırakıp gitmek istedim yine her şeyi. “Ulan kimse anlamıyor” dedim. Her ne kadar “kader çabaya aşıktır” düşüncesinde de olsam artık, çabalamak da istemedim. Ben de bırakmak istedim, öyle kendi haline. Mecbur değilim ya çabalamaya… Tek başıma.
Arkadaşlık; iki kişi. En az. Oyunun kuralı bu. “Ben oynamıyorum” diyen birine, “neden?” diye sorup, tekrar oyuna sokmak zor geldi.
Sevgililik; iki kişi. En az. Oyunun kuralı bu. Oyuna davet etmek zor geliyor artık. Üstelik oyuna itibarım da kalmadı.
Örnekleri çoğaltmak da zor geldi…Çünkü zaten biliyorsunuz.
Oyuna dahil oldukça oynamak zorundayız evet. Ve evet; oyuna dahiliz yaşadıkça. Ancak ben de oynamak istemiyorum benimle oynamak istemeyenle. Çünkü; onca geçen yılın ardından, insan kaç yaşında olursa olsun, elinde kalan tek şey yalnızlığı.
Acıklı!
Bu yalnızlık, şefkatsizlik, sevgisizlik kadar üzen bir şey daha yok beni. Hani bin tane top atıyorsunuz bir tanesi geri dönmüyor ya…O his. Nasıl hırpalıyor anlatamam. Her şeyi çözüyorum, topluyorum, toparlıyorum da; bunları bir türlü toplayamıyorum.
İşte şimdi diyorum ya… Mecbur değilim.
Yeni bir heyecana uyanmak istiyorum. Bu yaşam olmadı, yenisini istiyorum. Bu arkadaşlık sürmedi, zorunda mıyız? Sevgili? Ülen sevmeyen sevgili mi olur?!
Çaktınız mı köfteyi?
Yeniye gidiyoruz. Mecbur değilsiniz yaşlı, eski, şefkatsiz, sonu gelmiş hiçbir şeye mecbur değilsiniz!
İçinizden kelebekler çıkmasının tek yolu kozadan vazgeçmektir.
Ve öperim gözlerinizden!
Bu yazıya kimin ihtiyacı varsa umarım ona ulaşsın!
Son günlerde sitenizde çok fazla zaman geçiriyorum. Yine çok kıymetli ve detaylı bilgiler vermişsiniz. Elinize sağlık…