Oğlak Burcunda Dolunay ve Parçalı Ay Tutulması – 17 Temmuz 2019
17 Temmuz 2019 saat 00:38’de Oğlak Burcunda Dolunay ve Parçalı Ay Tutulması gerçekleşti.
Oğlak Burcunda Dolunay, duygusal olarak bir hedefe sahip olmak, sahip olduğu hedefe acı, engel gözetmeksizin adım adım ilerlemek, sadece kendine değil, hedef koyduğu konuya da yeterli olmak ister. Öyle sakin bir hedef belirlemez; otorite olmak, hedef koyduğu konunun “en” i olmak ister. Fakat faydacı değildir hedeflerinde. Kendisi ulaşmak, kendisi ilerlemek, basamakları hakkı ile çıkmak ister.
Oğlak Burcunda Dolunay ‘da hatıralarımızda kalp ağrısı duyacağız!
Hepimiz biraz Oğlak burcu olacağımız için herhangi bir olay karşısında refleks olarak gerçekçi, disiplinli, sorumlu, asker gibi ve kontrolcü davranacağız. Öyle eften püften değil; “ciddi” duygular taşıyacağız. Duygu başka, mantık başka işlerken, ikisini bileştirmek için tabir-i caizse popomuzu yırtacağız. Uff çok açık oldu! Ama öyle! Hatıralarımızda kalp ağrısı duyacağız! Bize ihtiyaç duyulduğunda orada olmak için her şeyi yapacağız! Niye yaptığımızı bilmeden hem de… Asker, neden sabah 5’te kalktığını sorgular mı?
Kalp istedi mi, sorguyu suali bırakacağız. Alışık olmadığımız duygusal dalgalanmalar yaşayacak, bunlara da gayet Oğlakça cevaplar vereceğiz. Hem duygusal yüklerimizden kurtulmak isteyecek hem de payımıza ne düşüyorsa yaşamaktan eksik kalmayacağız. “Kaderimse çekerim”, “gelsin hayat bildiği gibi” diyeceğiz. Eğer duygular ağır basıyorsa, köşe bucak işe sarılmak, çok ama çok çalışmak isteyeceğiz. Felsefe değiştirmeye, uzun yollar almaya, gerçekten uzak diyarlara gitmeye falan çalışabiliriz. Yine de ne yazık ki; kurtulamayacağız depresyon ve melankoliden. Duygularımızı denetim altına sokmaya çalıştıkça daha çok patlaklar vereceğiz. Boşuna mücadele etmeyin; yaşanması gereken yaşanacak!!
Parçalı Ay Tutulması Neden Önemli?
Dolunay, Yeni Ay vs. mevzularına alıştınız. Beni takip eden herkes açıklı seçikli yazdığımı, politikaya, dünyaya bulaşmadığımı ama insanoğlunun bireysel düzlemine en yumuşak yerinden en çatal dilimle laf attığımı bilir. Saklamam kendi marazlarımızı kendimizden.
Tutulmalar çok önemlidir! Her Astrolog bunu söyler. “Neden?” desenize bir kere? Sorgu yok bizim milletimizde. Ezberci eğitim köklerimizde var. Formülü bu, o zaman “tamam” demeye alışmışız. Yaz formülü al yıldızlı beşi. Yok öyle bir şey hayatta!
Tutulmalar önemlidir çünkü Karma ile ilgilidir. Karmiktir. İnsanların hayatındaki en önemli olaylar genelde tutulmalar ve çevresinde olur. “Tamam” deyip geçme bir dön düşün. Karma ne demek? Karma; etki demek, tepki demek. İyi ve kötü demek değil!
Bir sonuç… Daha önce ektiğimiz bir tohumun bize dönüşü. Sen süper bir şey ektin, problem yok. Karma dönüşünde sana elma gelir, armut gelir, ne ektiysen o gelir. E kötü bir şey ektin; ne biliyim ben; ısırgan otu… Büyüyünce kaşınacaksın tabii. Vardır tabi faydası onun da her emek gibi ama…
Aldın mesajı yorma beni daha fazla. 😉
Neden Tutulmalar Karma ile İlgildir?
Tutulmalar re-start atmak gibidir. Herhangi bir elektronik aletin daha iyi çalışabilmesi, uzun ömürlü olması, depolamayı doğru yapabilmesi için arada kapatılıp açılması gerekir. Tutulmalar sırasında da enerji kaynaklarımız kısa bir süreliğine ortadan kalkar. Ay yok olur, Güneş yok olur. Görünmez olur. Özetle evren re-start atar kaderlere.
Neden kaderlere? Çünkü tutulmalar Astroloji’de ilahi kaderi belirlediği öğretilen Ay düğümlerden birine dokunduğunda oluşur. Ay düğümlerine dokunan re-start, aslında ilahi yolunuzda ne kadar sapmışsanız, onu yeniden düzenlemek ve sizi yolunuza yeniden sokmak için gelir.
Daha basit bir anlatımla, sizin yolunuz elma ağacı dikmekse, siz portakal ekmişseniz, portakal ağacınıza tutulma zamanında yıldırım düşmesi belki sizi üzecektir ama hayat amacınız elma ağacı dikmek olduğu içindir. Bu acıklı hikayeler; bazen yıldırım düşer, bazen ağacı kurt yer, bazen hastalık bulaşır; hep sizi kendi yolunuza sokmak için vesiledir. Taaaa ki; siz elma ağacı dikene kadar bu şakalar devam eder durur.
Elma ağacı dikiyorsanız ve karmanız bu ise Tutulmalar size iyi gelmeye başlar. Bir sonraki aşamaya geçmek üzere destekler görürsünüz. Elma ağacınız gürbüz olur, yenisini dikersiniz. Komşu taşınır, size arsasını bırakır, bir bahçe dolu elma dikersiniz. Bu da böyle besledikçe sürer gider.
Acı çektirenseniz, görmezden geldikleriniz eninde sonunda içinizde patlayacak!
Tüm bunları neden anlattım. Çünkü geçmiş karmamızla yüzleşeceğimiz kesin olan bir Tutulma var karşımızda.
Duygularımızın en derin halini yaşayacağız. Sonra da bunca zaman içimize çektiklerimizi hazmetmek için, sindirmek için yalnız kalmamız gerekecek. Onu sevmek isterken bir anda mesafeye ihtiyaç duyacağız. Duvarlar fazla gelecek. Bize koyulan duvarlara “görüyorum ve arttırıyorum” diyerek daha kocaman duvarlar öreceğiz. Tüm sınırlarımız ihlal edilmiş, tecavüze uğramış gibi hissedeceğiz. Açtığımız kalbimize gelen saldırılar karışında yaralarımızı sarmak, ancak katı katı mesafe koymak isteyeceğiz.
En kötüsü ne biliyor musunuz? Bize acı veren tüm duyguları öldürmek isteyeceğiz. Dibe dibe gömmek isterken öldü sanabiliriz ama duygular ölmez. Zamanı gelince tekrar yüzeye çıkarlar. Acı çeken tarafsanız, eyvallah. Acı çektirenseniz, görmezden geldikleriniz eninde sonunda içinizde patlayacak!
Ben kimseye bir şey yapmadım; bunlar neden başıma geliyor?
Ben kimseye bir şey yapmadım; bunlar neden başıma geliyor, diyorsan; biraz daha geniş bir pencereden bakmanı tavsiye ederim!
Adam evliyken adamla/kadınla beraber değildin belki, ayrıldılar sonra başladı ilişkiniz. Ancak öncesinde tatlı tatlı bakışlar attığını sen de biliyorsun. Şimdi aynı adam/kadın, seni aldattı diye kime kızacaksın?
Acele ile yetişmeye çalışıyordun toplantıya. O cılız ses “bir ekmek parası” dedi. Hani gözünde doğru söylediğini gördüklerinden biri. Çantadan o bozukluğu çıkarmak zor veya zaman kaybı olur deyip geçtin. Şimdi sen, yeni yatırımın için bankadan kredi alamıyorsan kime kızacaksın?
Bir arı vardı suya düşmüş. Gözünü devirmeden çıkardın sudan. Kurudu, uçtu, yaşadı sayende kendi ömrü kadar. Bir gün yolda gidiyorsun. Sevdiğin bir kadın var, özlediğin. Arabada birini arı sokuyor. Alerjisi varmış. Apar topar giriyorsun hastaneye. Allahın unuttuğu bir yerde, sordum çıkmaz hastanesinde bekliyorsun. Bir bakıyorsun karşıdan sevdiğin geliyor, oraya doktora gelmiş. İmkansızın imkansızı. E neden bu şimdi başıma geldi diye soracak mısın?
Sen dahasını yazarsın kendi hayatından buraya. Çaktın köfteyi. 😉
İnsan hata yapabilir!
İnsansın ayıbı yok. Tarkan’ın çok sevdiğim özlü bir sözü vardır; “Her gün yağmur yağabilir, insan hata yapabilir, birbirimize sarılırsak, belki güneş doğabilir!” 🙂
Tabiatımıza aykırı mutlak mutluluk, mutlak hatasızlık, mutlak doğruluk. İki kapılı bir han. İçine girdin çıkana kadar yol. Düzleşir, yokuşlaşır, eğimlenir… Islandığın da olur, güneşten kavrulduğun da. İki husus vardır bu yolda. Birincisi, her zaman yola devam etmek. İkincisi, yanlış yolda olduğunu anladığında manevra yapmak. Manevra yapmak, yanlış yaptığını kabullenmekten geçer. Kolay değildir “hata yaptım!” demek. Zordur Ademoğluna.
Geçmişle yüzleşenlere “eyvallah” ama kaçmayı tercih edenler; travma ve duygularınızın tüm hayatınızı ihlal etmesine hazırlıklı olun derim. Üstünü örtüp örtüp geçtiğiniz her hatanızın sizi ilerlemek istediğiniz yolda bir çıban gibi rahatsız edip patlayıncaya kadar acı vermesine hazırlıklı olun.
Kaçmak istiyor muyuz?
Evet! Bu kadar mücadeleye hangi kalp, hangi beden dayanır. Bir de insanız ya yine; sevmeyiz konfor alanından çıkmayı. Mucizelerin gerçekleşme ihtimalinin, o alanın dışında olduğunu bildiğimiz halde, o alanın dışında başımıza geleceklerden o kadar korkarız ki; izin vermeyiz kendimize. Sıkı sıkı bağlanırız yolumuza, geçmişimize. Bazen hata olduğunu bildiğimiz halde buzdağının gemiye çarpacağını bildiğimiz halde, bir umut bekleriz geminin içinde. Bir de yetmez kemancılara müzik çaldırırız panik olmayalım diye.
Hayal kurmak istiyorsanız, özellikle kendinizi güvende, aile olduğunuz sıcak bir yerde tam sırası… Çekinmeyin; sarılmak, kuşkusuz ve içtenlikle; her yarayı iyileştirebilir. Gerçekten ne istediğinize odaklanmanızda, korksanız bile kabuğunuzdan çıkmanızda hiç bir sakınca olmayacaktır. Yüzleşip geçmişi kabul ederseniz, hatalarınızdan ders almaya gönüllü olursanız, evrenin karmik düzenleme yapıp sizi yeniden öz yolunuza sokacağından, başınıza gelen her şeyin mutlak mutluluk yolunuza gitmeniz için olduğundan şüpheniz olmasın.
Ben, ne zaman mucizeleri birlikte yaratma gücümüzden, hatta kendi mucizelerimizi, sadece gönüllü olarak kendimizin yaratabileceğimden bahsetsem; meditasyonlarımda illa bir kaç kişi şüphe ile bakar. Haklılardır da. Kuşku; sevdiğim, faydalı bulduğum bir duygudur. Kuşku duyan denesin derim, hep. Denesenize!
Korktuklarınızla yüzleşmeyi, acıyan yaranın neden olduğunu anlamayı… O hikayenin neden bir başkasının değil de sizin başınıza geldiğini!
Sonra daha iyi bir versiyonunuza geçmeyi, manevra yapmayı, yeni bir fidan dikmeyi, yeni bir yoldan yürümeyi… O da yanlış çıkacak bile olsa, mucize olana ulaşana kadar bu döngüye devam etmeyi.
Hepinizi tüm kuşkulara inat kucaklıyorum! Şansınız bol olsun!